Ülkemizde ve dünyada terör olaylar sürmeye devam ediyor. Çeşitli sebeplerle şehrin ortasında hayatını sürdürmeye çalışan masumlar sık sık bu saldırıların hedefi oluyorlar. Hesapsızca harcanan bu hayatları söndüren karanlık eller, kendi haklı sebepleriyle dur durak bilmiyorlar. Çoğu zaman ne yazık ki çocuklar da bu hain saldırılara hedef oluyorlar. O dünyayı yeni tanımaya başlamış hayatları harcadığı kadar o ülkede yaşayan diğer çocuklara da ömürleri boyunca yaşayacakları travmalar hediye ediyorlar teröristler…
Terörün çocuklar üzerinde ilk ve en büyük etkisi güvensizlik. Terör olaylarını duydukça, terörün ne olduğunu öğrendikçe içinde yaşadıkları sokak, mahalle, toplum ya da evren artık tehlikelerle dolu, düşmanca, sevgisiz bir savaş ortamı görünümüne bürünüyor çocuklar için.
Büyük şehirlerimizde yakın zamanda patlayan bombalar, çevredeki ya da ekran başındaki çocuklarımızı ne kadar etkiledi acaba? Anne ve babalarının gözlerindeki endişe ve korkuyu görmek onların hayata bakışlarında, yaşam sevinçlerinde nasıl bir sakatlığa yol açtı? Nasıl bir güven kaybı yaşadılar dünyaya, ailesine, milletine, insanlığa karşı? Masal dinlemeleri gereken zamanlarda kanlı şiddet eylemelerini dinlediler televizyonlardan sızan aymaz görüntüler ve şiddete iştahlı haber programları sayesinde.
Terörü dar kalıplarda tutmayalım, sivil halka yapılan her tür saldırı terör eylemi altında nitelendirilebilir. Şehirlerin bombalanması, kadın, çocuk demeden eli silahlı güçlerin yarattığı katliam… Örneğin Irak’ı, Afganistan’ı, Lübnan’ı ele alalım. Pek çok çocuk anne ve babasını ne olduğu belirsiz, anlamsız bir savaşta yitiriyor. Kendileri de yok olma kaygısı altında, hayata karşı umursamaz bir tavır geliştiriyorlar, kim bilir belki de yanlış kişilerin ellerinde azılı, insan öldüren terör makinelerine dönüşmeye başlıyor o masum çocuklar.
Bir başka yönelim de yazının ilk kısımlarında vurguladığımız gibi şiddeti kanıksamış ve hayatının bir parçası yapmış kişilerin ortaya çıkmasıdır. Şiddet, bir ilişki biçimine dönüşüp var olmak için kavga etmek, savaşmak, yıkmak, yakmak gerekliliğine dönüşür şiddetle büyüyen bu çocuklarda. Yarattıkları yıkımın sonuçlarından pişman olmazlar çünkü olanı, olması gerekenmiş gibi algılarlar.
Söz ettiğimiz terör ve şiddet olayları özellikle erişkin insanlar tarafından çeşitli sebeplerde yorumlanıyor ise ki ülkemizde bu böyledir, çocuklarda çelişkiler yaratacaktır. Örneğin ebeveynlerden biri bu olaylardan korku duyuyor ve içine kapanıyor, bir diğeri ise şiddete şiddetle karşı verilmesi gerektiğini savunuyorsa çocuk nasıl bir davranış geliştireceği konusunda ikileme düşecektir.
Ebeveynlerin yanı sıra çocukların açık olduğu bir kanal da televizyon, gazete, radyo gibi iletişim araçlarıdır. Çizgi film izledikleri bu etkileyici araçlarda bilinçsiz medya kimi zaman katile dönüşmüş sokak çocuklarının sevgisiz ve suçsuzlarmış gibi bağrına basarken, ülkesi adına cinayetler işlemiş insanları kahraman ilan ederken çocuklar cinayet, şiddet, milliyetçilik, suç ve ceza konusunda muğlak algılar geliştirmekte bu da onların ahlaki anlayışlarının çökmesine sebep olmaktadır.
Bu noktada özellikle ülkemizin durumuna değinmek gereklidir. Örneğin Amerika’nın yaşadığı terör saldırılarına şiddetle, yabancı ülkeleri istila ederek verdiği, dünyada bir birliktelik yarattığı ve terörü korkunç bir canavar gibi yansıttığı görülmektedir. Terör hiçbir şekilde onaylanmaz, anlamsız, yok edici, karşı konulması gereken bir eylemdir. Oysa Türkiye yıllardır terörle yalnız savaşmaktadır. Üstüne üstlük başka ülkeler bu terör olaylarını haklı bularak desteklemektedirler. İşte bu noktada bir Türk olarak çocuklarımıza anlatmamızın çok zor olduğu bir çizgiye gelmiş bulunmaktayız.
Amerika, terör kurbanlarını iyi, teröristleri kötü ilan edip Ortadoğu’da cadı avına çıktığında, iyi adamları bekleyen Iraklı ya da Afgan çocuklar karşılarında anne ve babasını öldüren kötü adamları bulmuşlardır. Peki, onlara anlatılan masallarda hep iyiler kazanmıyor mudur? İyiler kimdir? Kendileri kötüler midir?
İçinden çıkılması zor bir durum değil mi? özellikle de çocukların gözüyle… Hangi insan bu çocuklara doğruyu yanlışı, haklıyı haksızı anlatabilir ki, kendisi de henüz bilmez iken…
Terör ve şiddetin her türlüsü kötüdür. Şiddete şiddetle karşılık vermek sadece takip edecek şiddet olaylarına cesaret ve haklılık vermeye sebep olacaktır. Özellikle terör eylemleri sonucu olarak başka halkların, sivillerin hedef alınması çözümden ziyade yeni sorunların tohumlarını atmaktan başka bir işe yaramayacaktır.
Galiplerin yazdığı bir tarihte yaşıyoruz. Amerika’da New York’ta korkuyla karşılaşan çocukların diyeti milyonlarca çocuğun ailesini kaybetmesi ile verildi. Bunca yaşanan kayıptan ortaya çıkan sonuç nedir? Zannediyorum ortaya çıkan sorunları düşündüğümüzde, çözüm namına atılmış adım sayısı çok az ve yetersiz olmuştur. Geleceğin teröristlerinden başka bir şey yaratmadı Amerika o topraklarda.
Biz yine çocuklara, çocuklarımıza dönelim. O savunmasız terör mağdurlarına. Yaşadıkları bu ruhsal ve sosyal sorunlar doğrudan bilişsel yeteneklerini de yani akademik başarılarını da etkileyecektir. Başarıya ihtiyaçları olmadığını algılamaları onların kendilerini geliştirme dürtülerine ket vuracaktır.
Elimizdeki sonuca bir bakalım; dünyaya karşı güvensiz, şiddete eğilimli ve eğitimin çözüm olmayacağını düşünen bir nesil. Ne yazık ki göründüğü kadar karamsar bir gerçek… Peki, bu noktada ne yapacağız?
İlk yapılması gereken tabii ki teröre karşı omuz omuza durmak ve her şekil ve şartta şiddeti bir çözüm olarak görmeyi bırakmak. Aktif olarak çocuklarımıza hayatın yaşanması güzel bir yer olduğu, bir şeyler başarmak için çalışmanın gerekliliğini anlatmamız gerek. Dünyanın bütünselliğinde terör olaylarının nadir ve geçici olduğunu ifade etmemiz gerekir. Bunun olacağına dair kendi inancımızı yükselterek ve bize düşen görevi yaparak. Örneğin, terörün her türlüsünü çeşitli platformlarda reddederek…
Yoksa biz de terörü yeneceğimize olan inancımızı kaybettik mi? biz de terörün sindirdiği o nesilden miyiz yoksa? Dünyadaki rahat ülkeleri kıskanıyoruz oysa birine sahip olabiliriz. Yapılması gereken zahmetli ve gidilmesi gereken uzun bir yol var ancak Amerika gibi bir ülke bile terörle tanıştı, artık o yolda destek bulma şansımız yüksek. Siyasi, uluslar arası her tür hesabı bir kenara itip çocuklarımız için teröre hayır deme zamanı geldi, çoktan geçiyor bile.
Bahadır İçel – Temmuz 2007 (Bir eğitim dergisi için hazırlanan makaleden alıntıdır. )