Kuralsız
Bir yalan mı bu sığındığım?
Geçmişteki gençliğimin avuntusu,
Bir gölge hayallerden gerçeğe düşmüş.
Kırık bir aynada yansımış,
Faili meçhul bir görüntü gibi,
Sessizlikle kutsanmış,
Çığlıkların koridorunda yatan
Bir ceset
Bir ceset torbası…
Kollarında bir güven,
Korkuyla sıçradığım rüyalardan uzak,
Bir sığınma çabası,
Umarsız uykulardan çalınacak.
Bir yalnızlık arası,
Ömür sonuna kadar sürsün diye
Tanrıya ve kadere iman yeniden,
Kayıp olanı bulan,
Kendi kayıp ruhun,
Silueti içler acınası.
Yitip gitmiş sevdiklerin,
Mezar taşlarından yapılmış bir gemi
Selden kurtulmak için çifte ruhları doldurduğum,
Bir hayal serüveni
Ellerde kılıç, omuzda çanta, gözlerde umut
Ve prenses
Ve cüceler
Ve altınlar
Ve ejderha.
Gözleri aralamak tekrar,
Hayat dediğimiz rendeye
Binalar gökyüzünü yırtan
Beton cesetleri insanlığın
Kesilmiş taşların çığlıkları
Ayakkabılarımın altında
Kalbi durmuş anıların
Geleceğin ıssızlığında.
Uzak ormanlarda atan bir yürek,
Sen ve benden başka kimsenin kalmadığı bir evren,
Güneşler bütünü
Patlamak üzere.
İnceldiği yerden kara deliklerin
Zaman akıp gitmek üzere,
Kırılmış bir kum saatinden
Firar eden kum zerrecikleri kılığında
Tebdil-i kıyafet.
Bir ten korkusu,
Teninin kokusuna karışmış.
Aşk dudaklarının ıslaklığında
Aslı gözyaşlarının.
Ve delik yüreğinden akan
Duyguları tutacak kabın sıcaklığı
Ellerimi yakan,
Maskelerin karanlığı
Yüzümü acıtan.
Ve aslan
Ve balık
Ve ceylan
Ve yılan
Ve kurt
Ve kartal
Ve kederli bir kuğu
Ve isimsiz düşman…
Ve biçimin kaybetmiş mısralar bütünü,
Eksik noktalamalarla yola çıkmış,
Bir yalanlar konçertosu
Kuralları yıkılmış edebiyatın,
Cümle olamamış kelimeler
Boğuyor benliği
Benlikleri
Ve sızı…
Kayboldum, bulsana beni…
Bahadır İçel – Ağustos 2007