• Bahadır İçel Kimdir?
  • Kitapları

Bahadır İçel

~ Bahadır İçel, Yazar

Bahadır İçel

Tag Archives: amerika

Ah Şu Amerikan Dizileri: Sleeper Cell

28 Salı Nis 2009

Posted by bahadiricel in inceleme

≈ Yorum bırakın

Etiketler

amerika, dizi, islam, sleeper cell, terör

 

wallpaper1_1024x768

 

Sleeper Cell

İşte Amerikan televizyonlarını en radikal dizilerinde biri olarak görünen ama vaat ettiğini veremeyen bir dizi daha karşımızda. Sleeper Cell, büyük bir intihar bombalaması yapmak isteyen Müslüman bir grubun arasına sızmaya çalışan yine Müslüman bir dedektifin başından geçenleri anlatıyor. Mumya filmlerinden hatırlayacağımız Oded Fehr de Müslüman örgütün başındaki adamı başarıyla canlandırarak diziye karakter katıyordu. İslam, Amerika’da Müslüman olmak ve terörizm üzerine kelamı bol olan bu dizi de ilerledikçe kısır bir köstebek hikayesine dönüşüp üzerine söz söylemeye başladığı konuları ıskalıyordu ve ne yazık ki “İslam”a yine “Hıristiyan” bir bakış açısı ile bakmaktan kendini alıkoyamıyordu.   

Reklamlar

Her Patlayan Bomba Bin Çocuk Öldürür

23 Cuma Oca 2009

Posted by bahadiricel in Günlük

≈ Yorum bırakın

Etiketler

afganistan, amerika, çocuk, ortadoğu, psikoloji, terör, şiddet, ırak

violence

Her Patlayan Bomba Bin Çocuk Öldürür
Bir patlama sesi daha… Toza bulanmış bedenler, acının çığlıkları, masumların günahsız feryatları ve uzak bir köşede yüzü kirli bir çocuk oturmuş ağlıyor, olanlara bir anlam çıkarmaya çalışarak.

Ülkemizde ve dünyada terör olaylar sürmeye devam ediyor. Çeşitli sebeplerle şehrin ortasında hayatını sürdürmeye çalışan masumlar sık sık bu saldırıların hedefi oluyorlar. Hesapsızca harcanan bu hayatları söndüren karanlık eller, kendi haklı sebepleriyle dur durak bilmiyorlar. Çoğu zaman ne yazık ki çocuklar da bu hain saldırılara hedef oluyorlar. O dünyayı yeni tanımaya başlamış hayatları harcadığı kadar o ülkede yaşayan diğer çocuklara da ömürleri boyunca yaşayacakları travmalar hediye ediyorlar teröristler…

Terörün çocuklar üzerinde ilk ve en büyük etkisi güvensizlik. Terör olaylarını duydukça, terörün ne olduğunu öğrendikçe içinde yaşadıkları sokak, mahalle, toplum ya da evren artık tehlikelerle dolu, düşmanca, sevgisiz bir savaş ortamı görünümüne bürünüyor çocuklar için.

Büyük şehirlerimizde yakın zamanda patlayan bombalar, çevredeki ya da ekran başındaki çocuklarımızı ne kadar etkiledi acaba? Anne ve babalarının gözlerindeki endişe ve korkuyu görmek onların hayata bakışlarında, yaşam sevinçlerinde nasıl bir sakatlığa yol açtı? Nasıl bir güven kaybı yaşadılar dünyaya, ailesine, milletine, insanlığa karşı? Masal dinlemeleri gereken zamanlarda kanlı şiddet eylemelerini dinlediler televizyonlardan sızan aymaz görüntüler ve şiddete iştahlı haber programları sayesinde.

Terörü dar kalıplarda tutmayalım, sivil halka yapılan her tür saldırı terör eylemi altında nitelendirilebilir. Şehirlerin bombalanması, kadın, çocuk demeden eli silahlı güçlerin yarattığı katliam… Örneğin Irak’ı, Afganistan’ı, Lübnan’ı ele alalım. Pek çok çocuk anne ve babasını ne olduğu belirsiz, anlamsız bir savaşta yitiriyor. Kendileri de yok olma kaygısı altında, hayata karşı umursamaz bir tavır geliştiriyorlar, kim bilir belki de yanlış kişilerin ellerinde azılı, insan öldüren terör makinelerine dönüşmeye başlıyor o masum çocuklar.

 

kelly_hall

 

Terörün Yarattığı Psikolojik Katliamlar
Sıklıkla terör görüntü ve haberlerine maruz kalan çocuk zaman içerisinde çaresizlik, kendini koruyamama, güçsüzlük, haksızlıklar karşısında direnememe gibi olumsuz benlik özellikleri geliştirir. Ergenlik ve takip eden dönemde bu tarz çocuklar hayat mücadelesinden vazgeçme, edilgen davranma, şiddet eylemcisine teslim gibi davranışlar gösterir. Bu da zaman içerisinde ürkek, bağımlı, sinik, sömürüye açık toplumlara dönüşecektir. Kimliksiz, kuklacının ellerinde oradan oraya sıçrayan toplumlara… Bu düşünce ve yaklaşım bizlere tanıdık geliyor değil mi?

Bir başka yönelim de yazının ilk kısımlarında vurguladığımız gibi şiddeti kanıksamış ve hayatının bir parçası yapmış kişilerin ortaya çıkmasıdır. Şiddet, bir ilişki biçimine dönüşüp var olmak için kavga etmek, savaşmak, yıkmak, yakmak gerekliliğine dönüşür şiddetle büyüyen bu çocuklarda. Yarattıkları yıkımın sonuçlarından pişman olmazlar çünkü olanı, olması gerekenmiş gibi algılarlar.

Söz ettiğimiz terör ve şiddet olayları özellikle erişkin insanlar tarafından çeşitli sebeplerde yorumlanıyor ise ki ülkemizde bu böyledir, çocuklarda çelişkiler yaratacaktır. Örneğin ebeveynlerden biri bu olaylardan korku duyuyor ve içine kapanıyor, bir diğeri ise şiddete şiddetle karşı verilmesi gerektiğini savunuyorsa çocuk nasıl bir davranış geliştireceği konusunda ikileme düşecektir.

Ebeveynlerin yanı sıra çocukların açık olduğu bir kanal da televizyon, gazete, radyo gibi iletişim araçlarıdır. Çizgi film izledikleri bu etkileyici araçlarda bilinçsiz medya kimi zaman katile dönüşmüş sokak çocuklarının sevgisiz ve suçsuzlarmış gibi bağrına basarken, ülkesi adına cinayetler işlemiş insanları kahraman ilan ederken çocuklar cinayet, şiddet, milliyetçilik, suç ve ceza konusunda muğlak algılar geliştirmekte bu da onların ahlaki anlayışlarının çökmesine sebep olmaktadır.

Bu noktada özellikle ülkemizin durumuna değinmek gereklidir. Örneğin Amerika’nın yaşadığı terör saldırılarına şiddetle, yabancı ülkeleri istila ederek verdiği, dünyada bir birliktelik yarattığı ve terörü korkunç bir canavar gibi yansıttığı görülmektedir. Terör hiçbir şekilde onaylanmaz, anlamsız, yok edici, karşı konulması gereken bir eylemdir. Oysa Türkiye yıllardır terörle yalnız savaşmaktadır. Üstüne üstlük başka ülkeler bu terör olaylarını haklı bularak desteklemektedirler. İşte bu noktada bir Türk olarak çocuklarımıza anlatmamızın çok zor olduğu bir çizgiye gelmiş bulunmaktayız.

Amerika, terör kurbanlarını iyi, teröristleri kötü ilan edip Ortadoğu’da cadı avına çıktığında, iyi adamları bekleyen Iraklı ya da Afgan çocuklar karşılarında anne ve babasını öldüren kötü adamları bulmuşlardır. Peki, onlara anlatılan masallarda hep iyiler kazanmıyor mudur? İyiler kimdir? Kendileri kötüler midir?

İçinden çıkılması zor bir durum değil mi? özellikle de çocukların gözüyle… Hangi insan bu çocuklara doğruyu yanlışı, haklıyı haksızı anlatabilir ki, kendisi de henüz bilmez iken…

Terör ve şiddetin her türlüsü kötüdür. Şiddete şiddetle karşılık vermek sadece takip edecek şiddet olaylarına cesaret ve haklılık vermeye sebep olacaktır. Özellikle terör eylemleri sonucu olarak başka halkların, sivillerin hedef alınması çözümden ziyade yeni sorunların tohumlarını atmaktan başka bir işe yaramayacaktır.

Galiplerin yazdığı bir tarihte yaşıyoruz. Amerika’da New York’ta korkuyla karşılaşan çocukların diyeti milyonlarca çocuğun ailesini kaybetmesi ile verildi. Bunca yaşanan kayıptan ortaya çıkan sonuç nedir? Zannediyorum ortaya çıkan sorunları düşündüğümüzde, çözüm namına atılmış adım sayısı çok az ve yetersiz olmuştur. Geleceğin teröristlerinden başka bir şey yaratmadı Amerika o topraklarda.

Biz yine çocuklara, çocuklarımıza dönelim. O savunmasız terör mağdurlarına. Yaşadıkları bu ruhsal ve sosyal sorunlar doğrudan bilişsel yeteneklerini de yani akademik başarılarını da etkileyecektir. Başarıya ihtiyaçları olmadığını algılamaları onların kendilerini geliştirme dürtülerine ket vuracaktır.

Elimizdeki sonuca bir bakalım; dünyaya karşı güvensiz, şiddete eğilimli ve eğitimin çözüm olmayacağını düşünen bir nesil. Ne yazık ki göründüğü kadar karamsar bir gerçek… Peki, bu noktada ne yapacağız?

İlk yapılması gereken tabii ki teröre karşı omuz omuza durmak ve her şekil ve şartta şiddeti bir çözüm olarak görmeyi bırakmak. Aktif olarak çocuklarımıza hayatın yaşanması güzel bir yer olduğu, bir şeyler başarmak için çalışmanın gerekliliğini anlatmamız gerek. Dünyanın bütünselliğinde terör olaylarının nadir ve geçici olduğunu ifade etmemiz gerekir. Bunun olacağına dair kendi inancımızı yükselterek ve bize düşen görevi yaparak. Örneğin, terörün her türlüsünü çeşitli platformlarda reddederek…

Yoksa biz de terörü yeneceğimize olan inancımızı kaybettik mi? biz de terörün sindirdiği o nesilden miyiz yoksa? Dünyadaki rahat ülkeleri kıskanıyoruz oysa birine sahip olabiliriz. Yapılması gereken zahmetli ve gidilmesi gereken uzun bir yol var ancak Amerika gibi bir ülke bile terörle tanıştı, artık o yolda destek bulma şansımız yüksek. Siyasi, uluslar arası her tür hesabı bir kenara itip çocuklarımız için teröre hayır deme zamanı geldi, çoktan geçiyor bile.

 Bahadır İçel – Temmuz 2007  (Bir eğitim dergisi için hazırlanan makaleden alıntıdır. )

iraq20war20games

Adaletsiz Bir Kanun: Amerika

01 Perşembe Oca 2009

Posted by bahadiricel in Günlük

≈ 1 Yorum

Etiketler

amerika, özgürlük, hollywood, kanun, the wild bunch

the-wild-bunch-1-1024

Adaletsiz Bir Kanun: Amerika

Geçenlerde 1969 yapımı The Wild Bunch’ı izledim. Başarılı western örneklerinden biri. Tüm film boyunca kendime sormadan edemediğim bir soru olduğunu fark ettim. Pek çok western filminde olduğu gibi yine banka soymak, trenlere baskın düzenlemek, köy basmak gibi pek çok kanunsuz iş yapan silahşörlerin derin bir onur duygusu ve ölüme bile omuz omuza gittikleri gerçeği söz konusu idi. Bir kez daha o sistem, demiryoluna, şeriflere direnen vahşi batı asileri kahramanlaştırılıyor, yaptıkları eylemlerin yanlış olduğu göz ardı edilerek kendi kurallarını yaratan bu karakterler haklı çıkarılıyordu. Peki, neden bir kültür bu tarz ikonalara ihtiyaç duymuştu?

Hollywood’un Amerikan ve dünya kültüründeki tartışılmaz yerini kabul edecek olursak bunların yalnızca eğlence ve para kazanma amacı ile yapılmış filmler olduğunu düşünmek yetersiz olacaktır. Keza pek çok Amerikan – Kolonist Briton kitaplarında da merkeze başkaldıran ve kendi özgürlüğü ile kanunları tekrar yaratan ikonalar söz konusu değil midir zaten?

Bu bağımsızlık mücadelesinin haklılığını tartışma amaç ya da gayretinde değilim, benim dikkat çekmek istediğim nokta bu mücadele için kullanılan yol. Kazanmak için her yol mubahtır mantalitesi. Bu bence günümüz Amerikan düşünüş tarzına da çok iyi uymakta. Rekabetçi ve kendini haklı gören, özgürlük ve eşitlik gibi değerleri yüceltirken bunlara ulaşma yolunda empati kurmaktan kaçınan ve sonuç için verilecek diyetin büyüklüğünü dikkat etmeyen inatçı bir ulustan söz ediyoruz. Ya da uluslar topluluğu-birleşik devletler mi demek lazım? Kendi içinde güçlü asimilasyon politikaları ile halklarını baş eğdirip tek potada eritirken Kızılderililerden başlayıp Meksikalılara ya da göçmen olarak topraklarına sığınan diğer vatandaşlarına uyguladıkları politikaları iyi gözden geçirmek gereklidir. Çeşitli renklerdeki pasaportlarla vatandaşlığı özendirip vaatlerinin yarısını gerçekleştirmeyen topraklarında bağımlı bir ulus yetiştirmeyi başarmış bu dünya bekçisi için aynı geçmişindeki inatçı, despot ve işlediği suçlara rağmen kendini haklı çıkarmaya çalışan kanunsuz silahşör demek yanlış olmayacaktır.

Dünyanın her yerine müdahale etmek ve “özgürlüğü” getirmekten geri durmayan, kendi paranoyası içerisinde dünyayı kontrol etmek için yetiştirdiği teröristlerce vurulduğunda buna içerleyip başka düşmanlar, başka hedefler yaratmaktan çekinmeyecek kadar hayalperest bir ülkeden söz ediyoruz.     

Nereden yine buraya ulaştım? En iyisi fazla uzatmadan toparlamak. O el üstünde tutulan Hollywood ürünlerine birazcık dikkatli bakacak olursak aslında Amerika’nın kendini nasıl ele verdiğini daha iyi görebileceğiz… Dünyanın kanunsuz jandarması, güneş batarken atının üstüne atlayıp uzaklara gitme zamanı geldi de geçiyor bile…   

afiş alıntı amerika a takımı atatürk aydınlık aşk Bahadır İçel başka öyküler başlangıç bbc benim adım z Bilimkurgu cihatopya dark tower dexter distopya dizi fantastik film firavunlar fuar gezi gezi parkı gizem gunslinger güncel Hikaye hollywood house imza imza günü inceleme islam istanbul istanbul efsaneleri izmir iş kara kule karanlığın ötesinde Kedi kitap kitap fuarı korku Kırklareli kıyamet lost mitoloji postapokaliptik reklam roman Schrödinger sinema son stargate stargate universe star trek star wars stephen king söyleşi tanrının üvey evlatları tenten teori terör vampir walking dead yalnızlık yazmak zaman yolculuğu zombi çizgi roman ölüm özlem ütopya şiir

Sayfalar

  • Bahadır İçel Kimdir?
  • Kitapları

Arşivler

  • Mayıs 2017
  • Ocak 2017
  • Mart 2016
  • Aralık 2015
  • Kasım 2015
  • Ekim 2015
  • Şubat 2015
  • Ocak 2015
  • Aralık 2014
  • Kasım 2014
  • Ekim 2014
  • Nisan 2014
  • Mart 2014
  • Ocak 2014
  • Aralık 2013
  • Ekim 2013
  • Temmuz 2013
  • Haziran 2013
  • Mayıs 2013
  • Nisan 2013
  • Mart 2013
  • Şubat 2013
  • Ocak 2013
  • Kasım 2012
  • Mart 2012
  • Ekim 2011
  • Eylül 2011
  • Haziran 2011
  • Mayıs 2011
  • Nisan 2011
  • Mart 2011
  • Şubat 2011
  • Ocak 2011
  • Aralık 2010
  • Kasım 2010
  • Ekim 2010
  • Eylül 2010
  • Ağustos 2010
  • Temmuz 2010
  • Haziran 2010
  • Mayıs 2010
  • Nisan 2010
  • Mart 2010
  • Şubat 2010
  • Ocak 2010
  • Aralık 2009
  • Kasım 2009
  • Ekim 2009
  • Eylül 2009
  • Ağustos 2009
  • Temmuz 2009
  • Haziran 2009
  • Mayıs 2009
  • Nisan 2009
  • Mart 2009
  • Şubat 2009
  • Ocak 2009
  • Aralık 2008
  • Kasım 2008
  • Ekim 2008

Kategoriler

  • Duyuru/İlan
  • Günlük
  • Hikayeler
  • inceleme
  • Uncategorized
  • Şiirler

Blogroll

  • Basit Mevzular
  • Ejderha Terbiyecisi
  • Grafik Tasarım
  • Karanlık Serisi
  • WordPress.com
  • WordPress.org

Popüler Yazılar

  • Renklerin Su Üstündeki Kutsal Dansı: Ebru Sanatı
Reklamlar

WordPress.com'da Blog Oluşturun.

Vazgeç