• Bahadır İçel Kimdir?
  • Kitapları

Bahadır İçel

~ Bahadır İçel, Yazar

Bahadır İçel

Tag Archives: yalnızlık

Platonik Felaket

22 Pazartesi Haz 2009

Posted by bahadiricel in Günlük

≈ Yorum bırakın

Etiketler

aşk, dostluk, karşılıksız aşk, platonik, yalnızlık

Platonik Felaket

…

O dağılmış saçlarının uçarı duruşu arasına gömmek isterdim dudaklarımı. Kokusuyla akciğerlerimi boğarak ölmek. Ölüm anlam kazanırdı o zaman.

Omzuma dokunan elinin hissi ve ellerimle kavradığım benliğinin güçlü ışığı yıkıyordu huzursuz ruhumu. Lanetli yanlışımın tüm inancıma ihanet ettiğinin bilincinde olarak hoşlanıyordum senden. Öylesine özgürdün, cesurdun, benim yaşamak istediklerimi yaşamıştın. Yine de hayallerin benle o kadar aynıydı. Sen umursamıyordun… Aynı zamanda tüm dünyayı umursuyordun. Çocuklar, yarınlar için endişeleniyordun ve kutsaldı yaptığın her şey… oysa ben, ofisin içinde, masanın arkasındaki ben, modern zamanların şeytanlarını besliyordum. Duyguları boğan, dokuz altıları taşan vardiyalarda yaşıyordum.

Sen bedenini benimkine güvenle yaslıyordun. Oysa karşında nükleer sızıntı içindeki bir yürek atıyordu. Gülüyordun kahkahalarla her komik şeye, ben endişeyle sırıtırken. Öylesine dolu yaşıyordun işte, öylesine anlık…

Dosttum, dost olarak kalmak yetmiyordu. Seni tanıdığım anda kaybetmekten korkmaya başlamıştım çünkü.

…

İçimde bir sen beslemiyorum seni boğacak ve beslemeyeceğim de, kendime sözüm var. Ama sen beni yeterince boğuyorsun zaten. Rüyalarıma RTÜK’ün Türk Televizyonları’nda asla yayınlayamayacağı sahnelerle giriyordun. Başrolde ben vardım, bir de sen… başka kimse yoktu. Tüm şehir, tüm dünya, tüm evren boştu…

Siyah martılar uçuyordu…

Öylesine yalnızdık birlikteyken bile ve öylesine birlikteydik yalnız kalınca. Ey benim aptal ruhum. Neden Tanrı bu kadar üç kağıtçı ve oyuncu ki… Şükür…her anımıza, ancak seninle geçirdiğim her dakika dostluk yalanlarına sarılı olacak geleceğimize inandığım için…eğer dürüst olursam seni kaybedeceğim ve geleceğimizdeki harika olasılıkları da…

Sen seviyordun iyi bir adamı. O iyi adam seni seviyordu. Gerçek şu ki hiç kıskanmadım sizi. Hiç kötü düşünmedim, bozulduğunuz, kavga ettiğiniz anlarda bile adım atmadım sana doğru. Yaşadığın tüm o masallarda beyaz atlı prensin atı, şatosu, karizması vardı. Oysa ben sadece kralın soytarısıydım. Gülen, güldüren. Makyajının altında ağlayan umutsuz bir soytarı… Belki de bazen mahremini paylaşma cesareti gösterdiğin samimi bir dost… Sen prensestin, belki fark ettin soytarının yeteneğini ama beyaz atlı prensle devam ettin.

…

Gecede bir kaçak vardı tüm o geçmişimizi akıtan. Bencilliğimiz içinde benlerle boğulurken senlere geçtiğimiz. Karşı masadaki adamın duygularını tahmin etmeye çalıştığımız ya da çılgınlıklarımızı makarnaya sos yaptığımız anlar vardı. Öylesine kısaydı birlikte geçirdiğimiz zaman ve öylesine sonsuz, birkaç saat içindeki milyarlarca saniye arası boşlukla dolu.

…

Kader doğru mu dokudu… farklı dokur muydu? Dokusa iyi olur muydu?

İyi ya da kötü… Olacak olan olur ve her seçiş bir vazgeçiştir… Başka türlüsü olmazdı…

Çünkü denize gece girilirdi… alkollüyken…

Hayatta farklı olanlara aşık olunurdu…

Şehir uzaktı, şehir hayatı büyüyünce yaşanan bir olguydu…

Köy hayatı bana bir lükstü…

Köfte yerken parmak yalamak ya da yolda koşarcasına yürümek çok doğaldı…

Sen hep çocukları severdin… Olgunlarla dost olurdun…

Ben, aptal ben, seninle geçirdiğim birkaç ayda seni tanıdığımı sanardım…

Sen kendini senelerce adadığın insana yanardın ve hala onun için iyisini isterdin…

Damarlarda akan müzikle yaşamayı bilirdim… Sen yaşardın…

Sen her zaman düşünmenin sorumluluğundaydın… Ben hafızamı kaybedip her şeyden kurtulmuş olmanın lüksünü arardım…

…

Sen endişeleniyordun beni gecede yalnız bıraktığın için, adamına giderken… Ben azcık kızıyordum… Sana kızamam biliyorsun… ya da sana… Biliyorsun işte, en azından artık biliyorsun.

2006

“Platonik Felaket” isimli çalışmamdan alıntılardır. Farklı kısımlardan oluştuğu için parça bütünlüğü teşkil etmemektedir.

Reklamlar

All You Need Is Love

15 Çarşamba Nis 2009

Posted by bahadiricel in Şiirler

≈ Yorum bırakın

Etiketler

aşk, yalnızlık

alice_by_wredna

 

All You Need Is Love…

Elimdeki tek şey aşk,

Ona da kefil değilim,

Çok yaralandım, incindim,

Eskisi gibi aptal bir sefil değilim…

 

Bahadır İçel – Kasım 2008

Yalnızlık Aletleri: Önce Kendinizle Sevişin…

23 Pazar Kas 2008

Posted by bahadiricel in Günlük

≈ Yorum bırakın

Etiketler

ayrılmak, ego, mastürbasyon, terk, yalnızlık, yazmak

a_new_days_dawn_by_x_horizon

Önce Kendinizle Sevişin…

 

Her terk edildiğimde, her unutulduğumda, her yüreğime çarpan hüzünde anlayacağınız, yazma isteğiyle yeniden doğarım… Kelimeler benim kozam, çevreme ördüğüm duvarlar olurlar. Yalnızlığımın kalıcı şahitleri ve benliğimin dışarı akan kanı olurlar. Kendimi keşfetmeye devam eder ve kendime olan aşkımın bana yeteceğiyle kandırırım ruhumu… Oysa hiçbir zaman yetmez. Bilirim zaman gelecek ve yine aşık olacağımdır…

 

Çoğu zaman kuru bir teselli gibi gelir bu huyum bana. “Bir de şu açıdan bak, yazmak için ilham bulmuş oldun!” Ne de acınası bir teselli, sanki başka türlü yazamıyormuşum gibi. Aslında bir çoğumuzda bulunan bu korunma mekanizmasının bir çeşit yansımasından başka bir şey değildir bu davranış. Yalnız adamın ruhunun zevkleri için mastürbasyonudur bu… Elinize egonuzu alırsınız ve doruğa çıkana kadar okşarsınız…

 

Ancak ben bunun doğal olduğunu düşünüyorum. İnsan olmanın gereklerinden biri… Yemek, içmek, sevişmek gibi doğal bir ihtiyaç, bu dünya dediğimiz yolculukta. Kıstırıldığımız bu bedenin ve ruhun acınası ihtiyaçlarından biri… Hangimiz güzel bir söz duymayı, onaylanmayı ve tebrik edilmeyi istemeyiz ki?… En isyankarımız, en asimiz bile bir şekilde egosunun tatminini arar. Kimse bana sevdiklerini düşündüğü ve kendisinin önemli olmadığı yalanını atmasın. Elbette ki hepimiz değer verdiğimiz insanları önceliğimiz yapabiliriz. Ancak onlara gösterdiğimiz değerle yarı kutsanmış ruhumuza ilahi bir onay aramaktayızdır yine de.

 

Ayrılmak, sevdiğin, hayatının parçası olmuş birini geride bırakmak, bizim kendimizi parlatma işini tetikleyen sebeplerden yalnızca biridir. Belki de en güçlüsüdür. Ama dönüp dolaşıp yine kendimize getirir bizi. Onsuz nasıl yaşayacağımız muhasebesiyle baş başa bırakır. Tekrar kendimizi keşfetmeye başlarız. Acıları kendimizce yaşarız, kendi kafamızda oluşturduğumuz bir imaja dönüşür eski sevgilimiz o anda. O olmaktan çıkar. Onun gülüşünü, tavırlarını kutsallaştırırız lanetler okuyarak ve söverek… Ama terk etmiştir bizi, belki de biz onu terk etmişizdir ancak yine de ruhumuza terkedilmişliğin tortusu çökmüştür nefrete bulansa da…

 

İşte o anda yalnızlık aletlerini keşfetmeye başlarız. Önce genel geçer şeyleri deneriz. Yalnız film izleriz, kitap okuruz, hobiler ediniriz, arkadaşlarımıza daha fazla zaman ayırırız. Daha sonra özentilerden sıyrılıp zamanla kendimize ait olanları bulmaya başlarız. Benim şansım yazmayı genç yaşlarda keşfetmiş olmam. Satırlarca, sayfalarca yazabilmem gerçekten soyutlanarak oturduğumda. Kimimiz için müzik, kimimiz için sokaklar, kimimiz için sinema, kimimiz için dostlar… Ama yalnız yaşamayı keşfederiz bir şekilde…

 

Daha sonra karşımıza biri çıkar ve tüm o dişimizle tırnağımızla kazandığımızı yalnızlığı bizlerden çalar. Lanet olsun… Sevgi, tutku, öfke… Ama içimizde her zaman yalnızlığa duyduğumuz korku ve saygı. İşte belki de bu yüzden olgun ilişkilerde çiftler birbirinin yalnızlığına, bir diğerinin zevklerine saygı duymayı öğrenmiş olurlar. Sakın yanlış anlamayın olgun ilişkiler onlarca defa çıkıp ayrılmış kişilerden değil, daha okul sıralarında birlikte olmaya başlayıp evlenmiş kişilerden de çıkar… Zamanla keşfedilen o kabullenilmiş alışkanlıkların bütünüdür o “olgun” denilen kelime. Ve olgun olmak her zaman saygın ve ciddi olmak değil; şımarmak, toplumu umursamadan çılgınlaşmak ama bunu partnerinin karşılıklı bilinciyle yapmaktan geçer…

 

Ve olgun bir ilişkiye sahip olmak ya da ilişkilerin sürdürmenin temelinde yatan sır işte bu kendini kaybetmeme ve diğerinin kimliğine saygı duyma bilincidir. Samimi, olduğunuz gibi biri olun ve bırakın böyle kabullensinler sizi. Sonu görünmeyen ilişkilerinizde bile bunu açıkça ifade etmenin size kaybettirmekten ziyade kazandıracağını gördüğünüzde gerçekten doğru insana veya insanlara yakın olacağınızı fark edeceksiniz.

 

Benim gibi kendini beğenmiş bir yazar özentisinin de aslında bildiğiniz şeyleri size tekrar tekrar anlatmasına göz yumduğunuz için teşekkürler. Bu da benim kendimle mastürbasyonum… Kimse çalamaz bunu benden…

 

Bahadır İçel – Şubat 2007

afiş alıntı amerika a takımı atatürk aydınlık aşk Bahadır İçel başka öyküler başlangıç bbc benim adım z Bilimkurgu cihatopya dark tower dexter distopya dizi fantastik film firavunlar fuar gezi gezi parkı gizem gunslinger güncel Hikaye hollywood house imza imza günü inceleme islam istanbul istanbul efsaneleri izmir iş kara kule karanlığın ötesinde Kedi kitap kitap fuarı korku Kırklareli kıyamet lost mitoloji postapokaliptik reklam roman Schrödinger sinema son stargate stargate universe star trek star wars stephen king söyleşi tanrının üvey evlatları tenten teori terör vampir walking dead yalnızlık yazmak zaman yolculuğu zombi çizgi roman ölüm özlem ütopya şiir

Sayfalar

  • Bahadır İçel Kimdir?
  • Kitapları

Arşivler

  • Ocak 2019
  • Mayıs 2017
  • Ocak 2017
  • Mart 2016
  • Aralık 2015
  • Kasım 2015
  • Ekim 2015
  • Şubat 2015
  • Ocak 2015
  • Aralık 2014
  • Kasım 2014
  • Ekim 2014
  • Nisan 2014
  • Mart 2014
  • Ocak 2014
  • Aralık 2013
  • Ekim 2013
  • Temmuz 2013
  • Haziran 2013
  • Mayıs 2013
  • Nisan 2013
  • Mart 2013
  • Şubat 2013
  • Ocak 2013
  • Kasım 2012
  • Mart 2012
  • Ekim 2011
  • Eylül 2011
  • Haziran 2011
  • Mayıs 2011
  • Nisan 2011
  • Mart 2011
  • Şubat 2011
  • Ocak 2011
  • Aralık 2010
  • Kasım 2010
  • Ekim 2010
  • Eylül 2010
  • Ağustos 2010
  • Temmuz 2010
  • Haziran 2010
  • Mayıs 2010
  • Nisan 2010
  • Mart 2010
  • Şubat 2010
  • Ocak 2010
  • Aralık 2009
  • Kasım 2009
  • Ekim 2009
  • Eylül 2009
  • Ağustos 2009
  • Temmuz 2009
  • Haziran 2009
  • Mayıs 2009
  • Nisan 2009
  • Mart 2009
  • Şubat 2009
  • Ocak 2009
  • Aralık 2008
  • Kasım 2008
  • Ekim 2008

Kategoriler

  • Duyuru/İlan
  • Günlük
  • Hikayeler
  • inceleme
  • Uncategorized
  • Şiirler

Blogroll

  • Basit Mevzular
  • Ejderha Terbiyecisi
  • Grafik Tasarım
  • Karanlık Serisi
  • WordPress.com
  • WordPress.org

Popüler Yazılar

  • Renklerin Su Üstündeki Kutsal Dansı: Ebru Sanatı
Reklamlar

WordPress.com'da ücretsiz bir web sitesi ya da blog oluşturun.

Vazgeç
Gizlilik ve Çerezler: Bu sitede çerez kullanılmaktadır. Bu web sitesini kullanmaya devam ederek bunların kullanımını kabul edersiniz.
Çerezlerin nasıl kontrol edileceği dahil, daha fazla bilgi edinmek için buraya bakın: Çerez Politikası