Etiketler

, , , ,

“Lost: Nasıl?” ve Dizinin 4. Sezonuna Dair

 

“Lost: Nasıl?” adlı kitabımı 3. Sezon tamamlandıktan sonra yazmaya başladım ve 4. Sezon başlamadan hemen evvel yayınlandı.  4. Sezon bittikten sonra kitabın ne kadar başarılı olduğu bir kez daha kanıtlanmış oldu ve elbette hangi konularda geliştirilmesi gerektiği de.

4. Sezon daha fazla gizemle uğraşmak yerine aksiyonun bol olduğu ve adadan kurtulanların hemen sonrasında yaşadıklarına odaklanan bir süreç sezonuydu diyebiliriz. Adadan sonra yaşananlar ve kahramanlarımızın verdiği kararlarlar değişen karakter yapıları ve onları yaptıkları şeylere iten motivasyonlar üzerine odaklanılmış, ada ve gizemleri bir parça geriye itilmişti. Bu sezon yine neden adanın bu kadar önemli olduğu, kara dumanın varlığının ne olduğu, adanın dünyadaki olayları nasıl etkilediği gibi sorular es geçildi.

Kitabımızın “Kayıp Ada Teorisi” başlıklı kısmında belirttiğimiz gibi adanın Philadelphia Deneyi (bkz. Lost: Nasıl?, Syf. 134) esnasında uzay-zaman düzleminde kaybolan gemi gibi kaybolduğunu biliyoruz. Ve 4. Sezonun 11. Bölümünde Richard Alpert, Locke’u ziyaret edip belki de yıllar sonra kullanacağı bıçağını ona gösterdi. (Pusula, şişedeki kum, çizgi roman, kitap – Book of Laws, beysbol eldiveni diğer gösterdiği objelerdi.) Dolayısıyla gelecekte kullanılan objelerin yıllar evvel “yaşlanmayan adam”ın elinde olması “Döngü Teorimizi” de (bkz. Lost: Nasıl?, Syf. 138) güçlendirir cinstendi.  Desmond’un zaman yolculuklarından ve Daniel Faraday’ın bunu kağıda dökmüş olmasından bahsetmiyorum bile.  Bu bizi emin olduğumuz tek noktaya, ada-zaman ilişkisinin kesinliğine taşıdı.  

4. Sezon’un kanıtladığı bir diğer gerçek de adadakilerin ölmediği ya da ölenlerin vücudu şeklinde bedenlenen bir “adanın gücü” olduğuydu. Christian, Jacob adına konuşuyordu; Michael bir türlü ölemiyordu. (Son patlamadan da sağ kurtulmuş olabilir.) Yani adada ölümden sonra da yaşam vardı.

Jack’in yine Kate ile ilişkiye girip onu mutsuz etmeyi başarmasından (bkz. Lost:Nasıl?, Syf. 65) ve John Locke ile Jack Shepard arasında bitmek bilmeyen liderlik ve inanç mücadelesinden (bkz: Lost: Nasıl?, Syf. 75) söz etmiyorum bile.

Karakterlerimizin baba sorunları (bkz. Lost: Nasıl, Syf. 86) ve adadaki olaylarla babaları arasındaki bağlantıların da netleştiği bir sezondu 4. Sezon.

Sorduğumuz ve cevap bulduğumuz sorularda oldu elbette. Jack’in gittiği cenazenin kime ait olduğu, adaya inen Naomi ve diğerlerinin amaçları, Jack’in babasının cesedinin nereye kaybolduğu gibi sorularımıza ise 4. Sezondan tatmin edici yanıtlar aldık diyebiliriz.

Ancak bence 4. Sezon finalinde, Orkide İstasyonu’nun altındaki “adayı hareket ettiren mekanizma” sezonun en büyük ipucunu bize verdi ve yeni soru işaretleri ve teoriler ortaya atmamızı sağladı. Benjamin’in adayı uzay-zaman boyutunda kaydırmak için kullandığı mağaranın donmuş oluşu ve duvarlarına kazınmış görünen eski şekiller burada ilk kez dile getireceğim bir iddiayı da güçlendirdi. Bizim Lost adamız binlerce yıl evvel denizin dibini boylamış Atlantis’ten geriye kalan son parçalardan biri olabilir. Keza efsanelere göre Atlantis, çok fazla gelişip kendini yok etmiş bir uygarlıktı. Bu da bize zaman yolculukları, ölülerle konuşma vs. gibi pek çok gizem konusunda aydınlatıcı bir bağlantı sunabilir.  Ancak bunu ve teorinin güçleneceğini ya da solup gideceğini bize zaman gösterecek.

4. Sezondan ilk izlenimlerim şimdilik bu kadar. Ancak naçizane bir Lost araştırmacısı olarak çalışmalarım derinlik kazandıkça sizleri yeni teoriler ve bilgiler ışığında aydınlatmaya devam edeceğim.

Başka Bir Hayatta Görüşmek Üzere.